SUÇUM YOK
35 yaşımda başladığım terapi yolculuğumda fark ettim ki, yaşadığım çocukluk travmaları hayatımı düşündüğümün çok ötesinde etkiliyormuş. Esas biri var ki, neredeyse her kararımda izi varmış. 5.5 yaşımda komşum tarafından maruz kaldığım cinsel istismar. Bunu konuşabilecek seviyeye gelmem çok uzun sürdü.
Cinsel istismar, yoğun bir suçluluk paketi bırakır hayata. Çocuk ya da yetişkin fark etmez. Başıma kötü bir şey geldi, demek ki kötü bir şey yaptım diye düşünür insan. Bu suçluluk halinin de bir sürü sonucu olabilir.
Bende kurtarıcı olma yönünde oldu bu sonuç. Ömrüm boyunca herkesi kurtarmaya çalıştım, onlar istemese bile. Ne kadar sağlıksız görünüyor böyle ifade edince.
Etrafınızda vardır kurtarıcı insanlar, onlara tekrar bakın. Belki de güçlü bir acının ve suçlu olma hissinin bedelini yaşıyorlardır… Zor bir şey, büyük acıların izleriyle kendi kendine ayakta kalmaya çalışmak.
Bir de bilinçaltı denen patronumuz bir sürü başka kararlar da almış olabiliyor, başımıza acı şeyler geldiğinde. Mesela benimki “kadın gibi görünmezsen, bunlar başına gelmez” kararı almış. Tanıyanlar bilir, feminen giyim de, makyaj da genellikle uzak durduğum kavramlardır. Bir de kilo almaya başladım, çünkü içimde açılan boşluğu doldurmaya çalışmanın bir yoluydu bu. Ama o boşluk dolmuyor, sadece insan, o orada yokmuş gibi yapmak konusunda uzmanlaşıyor zamanla. Halbuki, tüm hayatımızı aslında, o duygular yönetiyor.
Bir de, 22 yaşımda, yüksek lisans tez danışmanım olmasını istemek için gittiğim profesör de taciz edince, bilinçaltım da, bilincim de darma duman oldu yeniden. Ve dedi ki bilinçaltım, demek ki yeterince kilo almamışsın… O günden sonra hızla 30 kilo daha aldım. Sonuç ortada. Ha bu arada işe yaradı, bu kadar kilo alınca bir daha başıma gelmedi. Ama şu an biliyorum ki, bununla ilgisi yok, kilo da aslında koruma sağlamıyor. Kadın olmak, başlı başına bir travma kaynağı. Ve bu zinciri kıramadığımız sürece gene aktarımı kendimiz yapıyoruz kızlarımıza.
Güç, tek başına her şeyi yapabilmek değilmiş, yardım isteyebilmekmiş. Bunu son 6 senede öğrendim. Yaram var deyip, ortaya çıktığında hem seni saracak insanlar bulabiliyormuşsun, hem de birilerine yarasını sarmada destek olabiliyormuşsun.
Ben, başıma gelen sıkıntıların suçluluk duygusunu üstümden atınca, bambaşka bir hayata “merhaba” dedim.
Nisan ayında Küçükçekmece’de tecavüze uğramış küçük bir kız çocuğunun haberi vardı. Ben yıllarca, her çocuk istismarı haberinde ağladım. O gün sadece ağlamadım, bu şarkımı mırıldandım. Kendim ve o minik kız için. Adını bilmiyorum ama ne yaşadığını tahmin edebiliyorum.
Ben tüm bunlarla yüzleşmeye başlayınca, çok kişi, tekrar o anıları çıkarıp üzülmeye gerek var mı diye sordu. Aslında bu soru, içinde aynı zamanda gizli bir soru daha barındırıyordu. “Biz de bunu yapmalı mıyız? Çünkü sen bunu yaparak bizdeki yaraları da canlandırıyorsun…”
Evet, gerek vardı. Zira, tüm hayatı sorgulayıp yüzleşmezsek asla kendimiz olamıyoruz. Kendimizden kastım, travmalar bizi değiştirmeden önceki özümüz. Kendimiz olmadan da, hayatı doğru yaşayamıyoruz. Eksik hissediyoruz hep.
Bir de açıkladığımda nedenini merak edenler oldu. Söyleyebilme hali, iyileşmenin doğal bir parçası. Bu da öyle bir konu ki, söylenmedikçe daha da kötü örneklerin yaşanıyor. Toplumun bunu konuşabilmeye ihtiyacı var. Bunu yaşayan insanların, her olayın aşılabileceğini ve söyleyerek başkalarına da ışık olunabileceğini bilmeye ihtiyaçları var. Nerden mi biliyorum? Benim vardı çünkü. Suçumun olmadığını ve yalnız olmadığımı duymaya ihtiyacım vardı. O yüzden ben de anlatmak zorundaydım. Hem kendi iyileşme sürecim için, hem de dokunma ihtimalim olan herkes için. Onlara “SUÇUNUZ YOK VE YALNIZ DEĞİLSİNİZ” diyebilmek için.
Bu yolculuğumun başından beri, bana destek olan canım Ufuk’a, beni hayata sıkıca bağlayan güzel çocuklarıma ve etrafımdaki tüm güzel insanlara minnettarım.
Bu şarkımda ve klibimde emeği geçen Çağrı Oyguç, Fırat Bingöl ve Uğur Acil’e çok teşekkür ederim. İyi ki tanıdım sizleri, iyi ki benim yolculuğumda var oldunuz.
🌹🌹🌹
Keyifli dinlemeler…
Eylem Erdem Uğurlu / 21.10.2019